29 Kasım 2007 Perşembe

Bir Hikaye

Kristof Kolomb, bir akşam vakti, İspanyollar arasında yemek yiyordu. Yemekte bulunan misafirlerden birçoğu, Kolomb'un şöhretini küçümsüyorlardı.
Yemek arasında söz Amerika'nın keşfinden açılınca, içlerinden biri, yüksek sesle:
"Oraları keşfetmek zor bir iş değil" dedi.
Kolomb, bu söze karşılık bir şey demeden eline bir yumurta aldı ve masanın yanında oturanlara dönerek:
"İçinizden hanginiz bu yumurtayı dik olarak dengede tutabilir?" diye sordu.
Herkes bunu denedi, fakat hiçbiri başaramadı.O zaman Kristof Kolomb yumurtayı aldı, ucunu tabağın üstüne hafifçe vurarak yassılaştırdı ve yassı kısmını tabağa yerleştirdi. Elini yumurtadan çektiği halde, yumurta dik vaziyette dengede duruyordu.
Hepsi bağırarak:"Bu zor bir iş değil ki!" dediler.
Kolomb gülerek:"Doğru" dedi. "Bu zor bir iş değil. Zor olan, bunu düşünebilmektir!"

17 Kasım 2007 Cumartesi

FIKRALAR

Minik kız elinde karnesiyle evden içeri girmiş. Karnesini babasına göstermiş.
Babası bir bakmış baştan aşağı "Pekiyi", bir iki tane de "İyi" var, ama öğretmen karnenin altına şöyle bir not düşmüş: - "Çok akıllı ve yetenekli bir çocuk fakat bir kusuru var, derste çok konuşuyor. Buna nasıl son verebileceğimiz hakkında fikirlerim var, en kısa zamanda siz velisiyle de paylaşmak istiyorum."
Baba bunun üzerine karneyi imzalamış ve öğretmenin görüşlerinin altına kendi de bir not düşmüş:
- "Lütfen paylaşalım, çünkü işe yararsa ben de annesinde uygulayacağım.

****************************************************************
Çocuk dedesine sormuş:
- Dede, nenem ile kaç yıldır evlisiniz?
- 40 yıldır evlat, demiş dede.
- Peki ama dede, ben sizi hiç kavga ederken görmedim bunun sırrı nedir?
- Otur evlat anlatayım. Evlat biz ninen ile evlendiğimizde elde avuçta bir şey yok, kimsemde yoktu. Ben neneni bizden oldukça uzaktaki köyden aldım, nikahımız kıyıldı, benim at arabasına nenenin üç beş eşyasını attık ve bizim köyün yolunu tuttuk. Yolda benim atın ayağı sürçtü ve tökezledi. Ben "Bu bir" dedim. Devam ederken bir daha tökezledi, ben yine "Bu iki" dedim.
Köye de daha epey yolumuz vardı, bizim atın ayağı bir daha tökezleyince "Bu üç" dedim ve çektim belimden pistovu, atı orada vurdum.
Ben atı vurunca nenen başladı bana söylenmeye. "Biz şimdi nasıl gidicez, niye durup dururken atı vurdun. Sende hiç akıl yok mu. Bu eşyaları nasıl götüreceğiz"
Ben de döndüm nenene "Bu bir" dedim. O gün bugündür, gül gibi geçinip gidiyoruz...

14 Kasım 2007 Çarşamba

DİLİM DİLİM

*Yıl: 1965**
'Karşıma âniden çıkınca ziyâdesiyle şaşakaldım. Nasıl bir edâ takınacağıma
hükûm veremedim, âdetâ vecde geldim. Buna mukâbil az bir müddet sonra
kendime gelir gibi oldum, yüzünde beni fevkalâde rahatlatan bir tebessüm
vardı. Üstümü başımı toparladım, kendinden emin bir sesle 'akşam-ı
şerifleriniz hayrolsun' dedim.' *
*Yıl: 1985**
'Karşıma âniden çıkınca fevkalâde şaşırdım. Nitekim ne yapacağıma hükûm
veremedim, heyecandan ayaklarım titredi. Amma ve lâkin kısa bir süre sonra
kendime gelir gibi oldum, nitekim yüzünde beni ferahlatan bir tebessüm
vardı. Üstüme çeki düzen verdim, kendinden emin bir sesle 'hayırlı akşamlar'
dedim.' *
*Yıl: 1995**
'Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım. Fenâ hâlde kal geldi yâni. Ama bu
iş bizi bozar dedim. Baktım o da bana bakıyor, bu iş tamamdır dedim.
Manitayı tavlamak için doğruldum, artistik bir sesle 'selâm' dedim.' *
*Yıl: 2006*
*'Âbi onu karşımda öyle görünce çüş falan oldum yâni. Oğlum bu iş bizi kasar
dedim, fenâ göçeriz dedim, enjoy durumları yâni. Ama concon muyum ki ben,
baktım ki o da bana kesik. Sarıl oğlum dedim, bu manita senin.. 'Hav ar yu
yavrum?' *
*Yıl: 2026**
'Ven ay vaz si hör, ben çok yâni öyle işte birden. **Off, ay dont nov âbi
yaa. Ama o da bana öyle baktı, if so âşık len bu manita. 'Hay beybi..'' *
*DİLİMİZE SAHİP ÇIKALIM !!!!*

9 Kasım 2007 Cuma

Kadınlar Ne İster

Harun Reşit, savaşta esir aldığı düşman generale '-Hayatını bağışlarım ama bir şartım var: Kadınlar hayatta en çok ne ister, budur bilmek istediğim. Bu sorunun yanıtını getir; kurtar kelleni.'der.
General sorar soruşturur, bu çetin sorunun yanıtını arar ve Kafdağı'ndaki bir cadının bunu bildiğini öğrenir. Günlerce gecelerce at koşturur, cadıyı arar bulur ve sorar
'- Kadınlar hayatta en çok ne ister? 'Korkunç cadının,yanıt için öyle bir şart ileri sürer ki yenilir yutulur değil.
'-Evlen benimle, o zaman Öğrenirsin istediğini.'
Bu ölümcül teklifi, kabul eder General ve doğru yanıtı alır almaz koşar Harun Reşid'e: -Kadınlar, en çok kendi özgür iradeleriyle hareket etmek ister.'
Harun Reşit bizimkinin hayatını bağışlar ya; cadıyla evlenmek için de söz verilmiştir. Evlenirler . O ilk gece; general bir bakar ki o korkunç cadı, dünyalar güzeli bir afete dönüşmüş, karanlık odada.
Konusur cadı: '-Benim kaderim böyle; günün sadece yarısı güzel olabilirim, diğer yarısı ise çirkinim. Ne dersin geceleri seninleyken mi, yoksa gündüzleri dışarıdayken mi güzel olayım? General düşünür ve '-Sen bilirsin, kararını kendin ver' der; işte o andan itibaren korkunç cadı sonsuza dek çok güzel bir kadın olarak kalır.'
Peki bu öyküden çıkarılacak üç ders nedir?
Kadınlar en çok kendi özgür iradeleriyle hareket etmek ister.
Özgür iradesiyle hareket eden bir kadın, her zaman güzeldir.
İster güzel olsun ister çirkin, her kadın aslında bir CADIDIR.. :))))

4 Kasım 2007 Pazar

Dürüstlük Timsali Erkek

Bir gün ormancının biri dalları nehrin üzerine sarkan ağacın dallarını keserken baltasını suya düşürür.
"Aman Tanrım" diye bağırdığında bir peri belirir ve "Ne diye bağırıyorsun?" der.
Ormancı baltasını suya düşürdüğünü ve yaşamını sürdürebilmek için o baltayaihtiyacı olduğunu söyler. Peri suya dalar ve elinde bir altın balta ile tekrar belirir. "Baltan bu muydu?" diye sorar; ormancı "Hayır" diye cevaplar.
Peri suya tekrar dalar ve bu sefer elinde gümüş bir balta ile tekrar belirir ve yine sorar.
"Baltan bu muydu?" Ormancı yine "Hayır" diye cevaplar.
Peri suya tekrar dalar ve bu sefer elinde demir bir balta ile tekrar belirir ve yine sorar. "Baltan bu muydu?" Ormancı "Evet" der. Ormancının dürüstlüğü perinin çok hoşuna gider ve baltaların üçünü de kendisine verir. Ormancı mutlu bir şekilde evine döner.
Bir zaman sonra ormancı eşiyle birlikte nehir boyunca yürürken karısı suya düşer.
Ormancı "Aman Tanrım" diye bağırır. Peri yine belirir ve sorar. "Ne diye bağırıyorsun?" Ormancı "Karım suya düştü" der.
Peri suya dalar ve Jennifer Lopez’le birlikte geri döner. "Senin karın bu mu?" diye sorar.
Ormancı "evet" der. Peri sinirlenmiştir. "Yalan söylüyorsun, gerçek bu değil" der.
Ormancı "Özür dilerim peri, ortada bir yanlış anlaşılma söz konusu.
Eğer Jennifer Lopez için hayır deseydim bu sefer Catherine Zeta-Jones ile geri dönecektin, ona da hayır deseydim karımla dönecek ve her üçünü de bana verecektin.
Ben fakir bir adamım ve üç kadının sorumluluğunu taşıyabilecek durumda değilim.
Jennifer Lopez'e evet dememin sebebi budur."

Bu hikayeden alınacak ders : Ne zaman bir erkek yalan söylüyorsa bunun iyi ve saygın bir nedeni vardır ve bu başkalarının yararı içindir.Kendileri içinbir şey istiyorsalarsa ekmek çarpsındır.